Dönüp Duran Bir Kürenin Üzerinde İp Cambazıyız Hepimiz

Kâh ailemizle kendi önceliklerimizi, kâh özel yaşamımızla işimizi, kah da duygularımızla mantığımızı dengelemeye çalışarak, her gün bir uçtan bir uca çelik bir halatın üzerinde yürümekteyiz hepimiz.

Nasıl ki evrendeki muazzam dengeyi bir çiçeğin büyümesinde, yağmurun yağmasında, mevsimlerin birbirini kovalamasında görebiliyorsak, aynı denge yaşamlarımızda da hüküm sürmekte.

Tek bir farkla: Yaşamımızın dengesi çoğu kez bizim elimizde. Seçimleri yapan, öncelikleri belirleyen bizleriz. O halatın üzerinde yürürken denge çubuğunu kullanan bizleriz. Yaşamımızın sorumluluğu bizim elimizde.

Herkesin dengeyi yitirdiği, bir yöne doğru fazlaca eğildiği durumlar olabiliyor. Çoğu kez kontrol bizden çıktıktan sonra fark ediyoruz bir terslik olduğunu. Ya hayır diyemez oluyoruz kimselere ya da başkalarının hayatları için enerji harcamaktan kendimize vakit ayıramıyoruz. Bazen de zamanımızı kendi yaşamımızda tek bir alan için cömertçe harcıyor, diğer alanları ihmal ediyoruz.

Gerçek olan şu ki, 24 saat herkese eşit olarak verilmiş. Her sabah dünyaya yeniden gözlerimizi açıyor, hızla yeni günün kucağına bırakıyoruz kendimizi.

Sürekli zamana karşı bir yarış içindeyiz.

İşte, evde, trafikte, hiç bitmeyen bir yarış bu. Ve günün sonunda, yapmak isteyip de yapamadıklarımız için bir suçluluk duygusu yerleşiyor içimize. Hep eksik kalan bir şeyler var.

Daha düzenli, daha dengeli, daha huzurlu bir yaşam için neler vermeyiz, neler!

Yaşamda denge kurmanın belirgin bir formülü var mıdır sizce? Bir şablon olabilir mi denge için?

Denge kişiye hastır, her yaşamın kendine has olduğu kadar. Denge, öncelikleri belirleyebilmektir ve bunu bir başkasının önceliklerini rehber alarak yapmak değildir elbette.

Denge sabit de değildir, hatta hafif salınımlıdır. “An” da sürekli olarak doğru seçimler yapabilme bilgeliğidir. Denge, aslında “dengelemek” tir.

“Yaşayıp gidiyoruz işte”, deriz. Yaşayıp gitmeyelim. Yaşayalım ve öyle bir yaşayalım ki, gittiğimizde suçluluk duyduğumuz hiçbir şey olmasın.

Efendim?

Mümkün değil mi?

Aslında mümkün.

Sadece, yaşam dengeniz üzerinde çalışmanızı gerektiriyor. Yaşamınızda sizin için önemli olan her bir konu ile ilgili -ki bu iş olabilir, aile olabilir, kariyeriniz ya da sağlığınız olabilir- bir denge kurabilmek olası.

Yapabilenleri ve böylece yaşamlarında fark yaratabilenleri yakından tanıyorum. Bilgeliklerine ve yaşamdan aldıkları keyfe şahidim. Onların da bizler gibi 24 saatleri var. Yine de her günü bir hayat gibi yaşamayı başarabiliyorlar.

Küçücük sırları uygulayarak. Önceliklerine sadık kalarak ve denge içinde huzurla yaşamayı önemseyerek.

Sadece dengeleyerek…

“Hayatı bir şölen sofrası gibi bırakmalı…” diyor Aristo, “…ne susuz ne de sarhoş olarak.”

Ne dersiniz?

Yaşamınız dengelemeye değer mi?

Her şeyden önce siz buna değersiniz.

Ve tabii yaşamınız da…

Sevgiyle kalın.

 

Beril Atakul
Kurumsal Koç (PCC) / Üst Düzey Yönetici Mentoru

Benzer Yazılar

Bizi Takip Edin